ESTETİK

Günümüz diş hekimliğinde hastalıkları tedavi etmek kadar  bunu estetik bir sonucu hedefleyerek yapmak da önem kazanmıştır. Hatta hastalık sınıflamasına alınmayacak bazı durumların sadece estetik gerekçelerle tedavi edilmesi de oldukça yaygınlaşmıştır.
Fakat estetik beklentilerin karşılanması adına mutsuz olan, ve belki de hayatı boyunca taşıyacağı sorunları satın alan çok sayıda hasta olduğunu hatırlatmakta yarar var. Tıbbın temel prensiplerinden birisi Latince "primium non nocere", yani "esas olan zarar vermemektir" cümlesiyle ifade edilir. Estetik girişimlerde bu ilkeyi temel alarak hasta ve hekim arasında iyi bir iletişimin sağlanması önemlidir. Hekimin hastanın estetik beklentilerini iyi anlaması, bu beklentilerin ne ölçüde karşılanabileceğini hastasına anlatması, mümkünse görsel olarak canlandırması gerekir. Estetik kazanım karşısında ne gibi riskleri göze aldığını bilmek de hastaların hakkıdır. Doğru kararrı vermeleri ancak böyle mümkün olabilir.

Herkese uyan bir estetik şablon yoktur.

İnsanların yüz formları, cilt renkleri sonsuz farklılıklar gösterir. Önemli olan kişiye özel bir estetik yaratmaktır. Standartlaşmış birtakım diş formlarını neredeyse bembeyaz bir renkte imal edip her yüze uymasını beklemek mümkün değildir. Küçük bir yüzde iri dişler, büyük bir yüzde küçük dişler pek hoş bir görüntü vermezler. Yine örneğin esmer kişilerde çok açık renkli dişler hiç doğal durmayacaktır.
Bu nedenle her vakada kişiye özel bir estetik tasarım yapılmalıdır.


Sadece dişlerde değil dişetlerinde de estetik önemlidir. 

Estetik bir gülüş için sadece güzel dişlere sahip olmak yeterli olmayabilir. Dişetlerinin yapısı da bu konuda belirleyicidir. Gülme sırasında dişetlerinin dudak hattını fazlaca aşması ya da dişeti kenar hattının her tarafta aynı seviyede olmayıp inişli çıkışlı seyretmesi de estetik bir olumsuzluğa neden olacaktır. Bu durum gerektiğinde cerrahi tekniklerle düzeltilirler. Vakanın durumuna göre bu teknikler basit olabileceği gibi komplike girişimleri de gerektirebilir.